NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
إِسْمَعِيلُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
أَبُو
مَعْمَرٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
الْمُبَارَكِ
عَنْ يُونُسَ عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ أَبِي
سَلَمَةَ عَنْ
عَائِشَةَ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهَا أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ لَا
نَذْرَ فِي
مَعْصِيَةٍ
وَكَفَّارَتُهُ
كَفَّارَةُ
يَمِينٍ
Âişe (r.anha)'dan,
Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Allah'a isyan konusunda
adak olmaz. (Eğer adanmışsa) onun keffareti yemin keffaretidir."
İzah:
Tirmizî, nüzûr; İbn
Mâce, keffarât
Tirmizî, Zührî'nin bu
hadisi Ebû Seleme'den işitmediğine işaretle, hadisin sahih olmadığını söyler.
Münzirî de; "Tirmizî'den başkaları, Zührî'nin bu hadisi Süleyman b.
Erkâm'dan işittiğini söylemişlerdir. Süleyman b. Erkâm ise metruktür"
der.
Şevkânî'nin nakline
göre; Ahmed b. Hanbel, "Bu hadisin hiçbir değeri yoktur. Bir kalp para
bile etmez" demiştir. Buharî de; "Âlimler bu hadisi terk ettiler.
İçlerinde Amr b. Ali, Ebû Dâvûd, Ebû Zür'a, Nesâî, İbn Hib-bân ve Dârekutnî'nin
de bulunduğu bir grup da tenkid etmişlerdir" demektedir.
Bununla ilgili olarak,
Hattâbî de şöyle der:
"Eğer bu hadis
sahih olsaydı onunla hükmetmek vacib, onun hükmüne dönmek lâzım olurdu. Ancak
hadisi bilen âlimler onun maklûb bir hadis olduğunu söylemişlerdir."
Hattâbî bu hükmü
verdikten sonra hadisin maklûb oluşu yönünü izah eder. Ancak bu teknik bir konu
olduğu için buraya almaya gerek görmedik. İlgi duyanlar aslından bakabilirler.
Bu hadis Sahih-i
Müslim'de, İmrân'dan rivayetle şu manaya gelecek şer kilde yer almıştır:
"Allah'a isyan konusundaki bir adağa vefa yoktur (edilmez)";
Müslim'deki başka bir rivayet ise, "Allah'a isyan konusunda adak
adanmaz" şeklindedir.
İmam Nevevî, hadisin
şerhinde şöyle demektedir:
"Bu hadis, içki
içmek gibi günah olan bir şeyi adayanın adağının bâtıl olduğuna delildir. Bu,
adak olmaz ve ne yemin keffareti ne de başka bir kef-faret gerekmez. Mâlik,
Şafiî, Ebû Hanîfe, [169] Dâvûd ve cumhur bu görüştedirler. Ahmed b. Hanbel ise
İmrân b. el-Husayn. ve Hz.Âişe vasıtasıyla Ra-sûlullah'tan rivayet edilen;
"Allah'a isyan konusunda nezir olmaz. Onun kef-faretı, yemin
keffaretidir" hadisi ile hükmederek, bu adak ile yemin keffareti gerektiğini
söylemiştir. Cumhur ise Müslim'deki, İmrân b. Husayn hadisini delil
almışlardır. "Onun keffareti yemin keffaretidir" hadisi ise
ha-disçilerin ittifakı ile zayıftır...".
Avnü'l-Ma'bûd sahibi;
İbn Hacer'in, Nevevfnin bu sözüne karşılık, "Ta-havî ve Ebû Ali b.
es-Seken bu (Allah'a isyan konusundaki nezrin keffareti, yemin keffaretidir
mealindeki) hadisin sahih olduğunu söylemişlerdir. O halde bunun zayıflığına
ittifak nerede?" dediğini nakletmektedir.
Sindî de şöyle der:
"Hadisteki; "Allah'a isyan konusunda nezir yoktur" sözünün
manası, o asla tahakkuk etmez demek değildir. Çünkü bu; "o nezrin
keffareti yemin keffaretidir" sözü ile uyuşmaz. Aksine mana; o nezre vefa
gösterilmez, demektir. Nitekim bu, bazı sahih rivayetlerde açıkça görülmektedir."
Bu sözleriyle Sindî de
hadisin sahih olduğuna işaret etmektedir.
Üzerinde durduğumuz bu
hadisi Aliyyü'1-Kârî, Mirkât'da, hiç bîr tenkide tabi tutmadan izah etmiş,
hatta bunun sıhhatine delâlet eden şu sözleri söylemiştir: "Bu hadisi, Ebû
Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî rivayet etmişlerdir. Hadis (Misbâh'ın) bazı
nüshalar(in) da mevcut değildir. Ama sahih olanı mevcut olmasıdır. Çünkü bu
hadisi Suyutî, Câmiu's-Sağîr'in de aynı lafızla zikretmiştir."
Yine Aliyyü'1-Kârî;
"Masiyetle ilgili olan nezrin keffaretinin yemin keffareti olduğu"
hükmüne Ebû Hanîfe'nin iştirak ettiğini söyleyip, bunun Şâ-fiîler aleyhine
delil olduğunu belirttir^
Buraya kadar
yazılanlardan Çıkan sonuca göre; âlimlerin bir kısmı, üzerinde durduğumuz
hadisin zayıf olduğunu söylerken, bir kısmı sahih olduğunu iddia etmişlerdir.
Hadisin sahih olduğu kabul edildiğinde, günah bir şeyi yapmak üzere adakta
bulunana yemin keffaretini gerekli görenler için delildir.
Bu konu bir önceki
hadisin izahında açıklanmıştır.